DEVAM: 13- KİM BİR BORÇ
VEYA BAKIMA MUHTAÇ AİLE BIRAKIR (ÖLÜR) İSE (BORCUNU ÖDEMEK VE AİLESİNE BAKMAK)
ALLAH'A VE RESULÜNE AİTTİR, BABI
حدّثنا
عَلِيُّ بْنُ
مُحَمَّدٍ.
ثنا وَكِيعٌ.
ثنا أَبُو
سُفْيَانُ
عَنْ
جَعْفَرِ
بْنِ
مُحَمَّدٍ
عَنْ أَبِيهِ،
عَنْ
جَابِرٍ،
قَالَ: قَالَ
رَسُولُ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم:
((مَنْ
تَرِكَ
مَالاَ
فَلِوَرَثَتِهِ.
وَمَنْ
تَرَكَ
دَيْنَاً
أَوْ
ضِيَاعَاً فَعَلَيَّ
وَإِليَّ،
وَأَنَا
أَوْلَى
بِالْمُؤْمِنِينَ)).
Câbir (r.a.)'den
rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir: «Kim (ölürken) bir mal bırakırsa, bu onun mirasçılarınındir
ve kim (ölürken) bir borç veya bakıma muhtaç aile ferdleri bırakırsa (borcunu
ödemek ve çoluk çocuğuna bakmak) benim üzerimdedir ve (işi) bana aittir. Ben
mü'minlere (kendilerinden) daha yakınım.»
Diğer tahric:
Ebu Davud, Nesai ve Ahmed.
AÇIKLAMA: Ebu Hureyre (r.a.)'in hadisini Buhari, Müslim, Tirmizi ve Nesai de
rivayet etmişlerdir. Cabir (r.a.)'m hadisi ise Ahmed, Ebu Davud ve Nesai
tarafından da rivayet edilmiştir.
Nevevi, Ebu
Hureyre (r.a.)'ın hadisinin şerhinde özetle şu bilgiyi verir:
"Resul-i
Ekrem (s.a.v.) ilk zamanlarında borçlu ölen ve borcunu karşılıyabilecek malı
olamayan müslümanlar üzerine cenaze namazı kılmazdı. Bunun hikmeti ise halkı
borçlarını ödemeye ve borçlu olarak ölmemek için hayatta iken borçları tasfiye
etmeye teşviktir. Cenab-ı Hak, ResuI-i Ekrem (s.a.v.)'e fetihler nasib eyleyip
devlet hazinesini sıkıntıdan kurtanp zenginleştirince Resul-i Ekrem (s.a.v.) bu
durumdaki cenazelerin namazını kılmaya ve borçlarını kapatacak mal
bırakmayanların borçlarını ödemeye başladı.
Hadis'in;
«Arkadaşınız üzerine siz namaz kılınız,. cümlesi cenaze namazının kılınması
için bir emirdir. Bu namaz farz-ı kifaye'dir.
Mal bırakmadan
borçlu ölen müslümanların borçlarının Resul-i Ekrem (s.a.v.) tarafından
ödendiği ifade edilmektedir. Bu borcun nereden ve kimin malından ödendiği
husüsunda şu görüşler vardır: Bir kavle göre bu borç, müslümanların maslahatlan
ve hizmetleri için ayrılan mallardan ödenirdi. Diğer bir kavle göre Resul-İ
Ekrem (s.a.v.)'in öz malından ödenirdi.
Bu tür
borçların Resul-i Ekrem (s.a.v.) tarafından ödenmesi hükmü husüsunda da ihtilaf
vardır. Bir kavle göre O'na vacib idi. Diğer bir kavle göre bir teberru
mahiyetinde idi.
Keza, borçlu
ölen ve buna karşılık mal bırakmayanın borcunun devlet hazinesinden ödenmesi
hükmü husüsunda da ihtilaf vardır. Bunun vacib olduğunu söyleyenler olduğu gibi
değildir diyenler de vardır.
Hadisin manası şudur:
Resul-i Ekrem (s.a.v.) şunu beyan buyurmak istemiştir: Ben sizlerin işlerinizi
düzenlemekteyim. Biriniz hayatta iken de ölü iken de onun işleri ile meşgul
olurum ve her iki durumda da onun velisiyim. Bu itibarla borçlu öleninizin malı
yok ise borcunu ben öderim. Ölünün malı var ise mirasçılarına aittir ben onun
malından bir şey almam. Eğer ölünün bakıma muhtaç kimsesiz çoluk çocuğu var ise
bana gelsinler. Onların nafakası ve masrafları bana aittir." (Nevevi'nin
sözü bitti.)
Cabir (r.a.)'ın
hadisinde geçen "Daya" kelimesi masdar olup helak olmak manasınadır.
Burada, bakıma muhtaç ve fakir aile ferdleri anlamında kullanılmıştır. Çünkü bu
durumda olan çoluk çocuk bakımsız bırakılırsa heıak olmak ile karşı karşıya
kalır. Bu kelime "Diya" olarak da rivayet edilmiştir. Bu takdirde
'''Dayi'' kelimesinin çoğuludur, helak olanlar anlamını ifade eder. Yani helak
olanlar durumu ile karşı karşıya kalan aile ferdleri demektir. Bir kavle göre
"Diya" kelimesi, küçük yaştaki çocuklar ve sakatlar gibi bakıma
şiddetle muhtaç olup ihmal edildiği takdirde helak olmaya mahküm olanlara
verilen bir isimdir .
El-Münziri de
et-Terğib'de: Peygamber (s.a.v.)'in ilk zamanlarda, borçlu ölen üzerine namaz
kılmadığı sabittir. Bu hüküm sonra neshedildi, demiş ve buradaki hadisi rivayet
etmiştir.