SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’S-SADAKA

<< 2416 >>

DEVAM: 13- KİM BİR BORÇ VEYA BAKIMA MUHTAÇ AİLE BIRAKIR (ÖLÜR) İSE (BORCUNU ÖDEMEK VE AİLESİNE BAKMAK) ALLAH'A VE RESULÜNE AİTTİR, BABI

 

حدّثنا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ. ثنا وَكِيعٌ. ثنا أَبُو سُفْيَانُ عَنْ جَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّدٍ عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَابِرٍ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم:

 ((مَنْ تَرِكَ مَالاَ فَلِوَرَثَتِهِ. وَمَنْ تَرَكَ دَيْنَاً أَوْ ضِيَاعَاً فَعَلَيَّ وَإِليَّ، وَأَنَا أَوْلَى بِالْمُؤْمِنِينَ)).

 

Câbir (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Kim (ölürken) bir mal bırakırsa, bu onun mirasçılarınındir ve kim (ölürken) bir borç veya bakıma muhtaç aile ferdleri bırakırsa (borcunu ödemek ve çoluk çocuğuna bakmak) benim üzerimdedir ve (işi) bana aittir. Ben mü'minlere (kendilerinden) daha yakınım.»

 

Diğer tahric: Ebu Davud, Nesai ve Ahmed.

 

AÇIKLAMA:     Ebu Hureyre (r.a.)'in hadisini Buhari, Müslim, Tirmizi ve Nesai de rivayet etmişlerdir. Cabir (r.a.)'m hadisi ise Ahmed, Ebu Davud ve Nesai tarafından da rivayet edilmiştir.

 

Nevevi, Ebu Hureyre (r.a.)'ın hadisinin şerhinde özetle şu bilgiyi verir:

"Resul-i Ekrem (s.a.v.) ilk zamanlarında borçlu ölen ve borcunu karşılıyabilecek malı olamayan müslümanlar üzerine cenaze namazı kılmazdı. Bunun hikmeti ise halkı borçlarını ödemeye ve borçlu olarak ölmemek için hayatta iken borçları tasfiye etmeye teşviktir. Cenab-ı Hak, ResuI-i Ekrem (s.a.v.)'e fetihler nasib eyleyip devlet hazinesini sıkıntıdan kurtanp zenginleştirince Resul-i Ekrem (s.a.v.) bu durumdaki cenazelerin namazını kılmaya ve borçlarını kapatacak mal bırakmayanların borçlarını ödemeye başladı.

 

Hadis'in; «Arkadaşınız üzerine siz namaz kılınız,. cümlesi cenaze namazının kılınması için bir emirdir. Bu namaz farz-ı kifaye'dir.

 

Mal bırakmadan borçlu ölen müslümanların borçlarının Resul-i Ekrem (s.a.v.) tarafından ödendiği ifade edilmektedir. Bu borcun nereden ve kimin malından ödendiği husüsunda şu görüşler vardır: Bir kavle göre bu borç, müslümanların maslahatlan ve hizmetleri için ayrılan mallardan ödenirdi. Diğer bir kavle göre Resul-İ Ekrem (s.a.v.)'in öz malından ödenirdi.

 

Bu tür borçların Resul-i Ekrem (s.a.v.) tarafından ödenmesi hükmü husüsunda da ihtilaf vardır. Bir kavle göre O'na vacib idi. Diğer bir kavle göre bir teberru mahiyetinde idi.

Keza, borçlu ölen ve buna karşılık mal bırakmayanın borcunun devlet hazinesinden ödenmesi hükmü husüsunda da ihtilaf vardır. Bunun vacib olduğunu söyleyenler olduğu gibi değildir diyenler de vardır.

 

Hadisin manası şudur: Resul-i Ekrem (s.a.v.) şunu beyan buyurmak istemiştir: Ben sizlerin işlerinizi düzenlemekteyim. Biriniz hayatta iken de ölü iken de onun işleri ile meşgul olurum ve her iki durumda da onun velisiyim. Bu itibarla borçlu öleninizin malı yok ise borcunu ben öderim. Ölünün malı var ise mirasçılarına aittir ben onun malından bir şey almam. Eğer ölünün bakıma muhtaç kimsesiz çoluk çocuğu var ise bana gelsinler. Onların nafakası ve masrafları bana aittir." (Nevevi'nin sözü bitti.)

 

Cabir (r.a.)'ın hadisinde geçen "Daya" kelimesi masdar olup helak olmak manasınadır. Burada, bakıma muhtaç ve fakir aile ferdleri anlamında kullanılmıştır. Çünkü bu durumda olan çoluk çocuk bakımsız bırakılırsa heıak olmak ile karşı karşıya kalır. Bu kelime "Diya" olarak da rivayet edilmiştir. Bu takdirde '''Dayi'' kelimesinin çoğuludur, helak olanlar anlamını ifade eder. Yani helak olanlar durumu ile karşı karşıya kalan aile ferdleri demektir. Bir kavle göre "Diya" kelimesi, küçük yaştaki çocuklar ve sakatlar gibi bakıma şiddetle muhtaç olup ihmal edildiği takdirde helak olmaya mahküm olanlara verilen bir isimdir .

 

El-Münziri de et-Terğib'de: Peygamber (s.a.v.)'in ilk zamanlarda, borçlu ölen üzerine namaz kılmadığı sabittir. Bu hüküm sonra neshedildi, demiş ve buradaki hadisi rivayet etmiştir.